Gelelim gidişhatlara... Çok pis spoiler dağıtırım, riid et yor ovn risk.
Bu sezon gidişhatından en memnun olmadığım dizidir herhalde şu dizi. Sezon inanılmaz kötü başladı, kötü demeyeyim de... Supernatural'la alakası yoktu diyelim. Zira eğer 4. ve 5. sezon yaşanmasaydı güzel derdim belki, bilemiyorum. Ama öyle bir finalden sonra hakaret gibiydi resmen ilk bölümler. Hele o 3. ve 4. bölümlerde falan izlerken uyuyakaldığımı biliyorum. Ama gittikçe ya beklentilerimiz artık düşmeye başladı, ya da gerçekten düzelmeye başladı, bilemiyorum ama eskisi kadar kötülemiyorum artık. Ha, geçen sezon olduğu gibi inanılmaz bi heyecanla beklemiyorum, ara verdiğinde bir çok fan gibi yapımcılara sinirlenmedim, ama bölümler çıktığında eskisi gibi izlemek zor gelmiyor, hatta eğleniyorum. Son bölümlerde hatta beklediğimden iyi sahneler, bölümler oldu.
Neden sevmediğimin sebeğlerinden bir tanesi de ellerinde hazır konular, hala merak ettiğimiz olaylar varken yeni ve pek de ilgilenmediğimiz olayların gelişmesi. Gidip de dünyanın en itici karakteri olan ve kimsenin merak etmediği Samuel'ı çıkarmaları buna bir örnek. En gereksiz elemandı herhalde şu dizideki. Sonrasında Castiel'i eskisi kadar göstermemeleriyle gözümden daha da bir düştü, ne yalan söyleyeyim. Ayrıca Sam'in eski mıymıy haline itinayla uyuz olsam da iki kardeşin arasındaki o dinamiği seviyorduk biz Supernatural izleyicileri, ruhsuz halini hiç sevmemiştim. Şimdi geri geldi gerçi, hala sevmiyormuşum, ama iki kardeşin atışmalarını özlemişim, ne yalan söyleyeyim. Ve son olarak, komedi unsurları eskisi kadar başarılı değildi başlarda. Benim açıkçası Supe izleme sebeplerimden en büyüğü komedi unsurları. Heyecanlı bölümler de güzel, ama sadece ana hikayeyle alakalı olanları seviyorum ben. 'Haftanın Canavarı' temalı filler bölümlerde az komedi bol heyecan olunca fenalıklar basıyor bana.
Gerçi sanırım affedicem Supernatural'ın 6. sezonunu. Yarınki (6x15) bölümün fragmanı beni benden aldı zira, bu sezon en (hatta ileri gidip tek de diyebilirim) merakla beklediğim Supernatural bölümü oldu. Bakalım, izledikten sonra yaparım artık yorum ama fragmanına bile inanılmaz güldüm. Bakalım.
Lost bitti biteli (birinci sezonundan beri haftalık izlemiştim bunu da) hala izlemekte olduğum en eski dizi ünvanı Grey's Anatomy'ye geçmiş durumda. İkinci sezonundan beri haftalık izlediğim bir dizi kendisi ki şu an 7. sezonunda. Kendisiyle bir sevgi-nefret ilişkimiz var. Bir bölüm oluyor nefret ediyorum, diziyi bırakma kararı alıyorum, asla izlememeye yemin ediyorum, vaktimi boşa harcıyor diye suçluyorum. Sonra bir kaç hafta sonra dayanamayıp bölümleri indiriyor ve çok sevdiğime karar veriyorum. Haftalık terapim gibi bir şey. Çünkü her ne kadar vıcık vıcık romaktik, kimin eli kimin cebinde ilişkiler yumağı sevişken doktorlar dizisi gibi gözükse de aslında çok sağlam çıkarımlar oluyor dizide. Meredith'in bölüm sonu ve başı monologları bazen kulağa fazla sosyal mesaj içerikli gibi gelse de, çoğu zaman 'sen de haklısın Meredith, yürü be bacım' diye sesleniyorum ekrana babanneler misali.
Şöyle bir sahne çıkarmış bir dizi neticede, hangimiz düşmedik bu duruma a dostlar? Hala arada izler, Meredith'in cesaretine hayran kalırım, empati kurar, bir yandan da diziye küfrederim içimdeki romantik, ağlak, pembe pembe, hayata umutla bakan, 'ayyy bir araya gelsinler ama yaaa' diye tuhaf tuhaf sesler çıkaran dişiyi bir canavar misali ortaya çıkardığı için.
Bu sezona gelirsek... Sezonun başlarında Christina'nın cerrahlığı bırakması, yaşadığı dramalar baydı açıkçası. Biz onu hırslı, hasta çalan cerrah haliyle seviyoruz. Kaldı ki Meredith-Cristina dostluğu dizide en çok sevdiğim şeylerden biri olup genel olarak da dizi dünyasındaki en sevdiğim arkadaşlıktır. Bozulur gibi olması diziye yakışmadı. :P Allahtan toparladılar. She's her person, for crying out loud. Mark'la Lexie de tam bir araya geldi derken gene ayırdı Shonda ikisini ('bırakıyorum bu diziyi ya bu ne' anlarımdan biri hatta kendisi :P), o da yakışmadı. Ama duyduğuma göre en nihayetinde birlikte olacaklarmış, sabrediyorum. Artık 7 sezondan sonra daha fazla Mer-Der dramasına katlanamadığım için hikayeyi başkaları üzerine çekmeleri güzel bir hamle, ama üzgünüm, Callie ve Arizona dünyanın en sıkıcı çifti. Callie'nin hamileliği (Lexie'yle Mark'ı ayırması açısından üzse de) neyse ki biraz hareket katar gibi oldu ki Mark çok sevdiğim bir karakter olduğundan ve ilişkiye o da katıldığından (Mark/Callie dostluğu dizide sevdiğim ikinci şey) eğlenceli oldu gibi. Teddy'nin sigorta bahanesiyle evlendiği adamla da aralarında bir şey olacağı belli zaten, ama ellerini çabuk tutsunlar rica ediyorum. Shipperları oldum bile ama.
Avery de çok taş bir abimizmiş, her bölümde takdir ediyorum kendisini, gözlerini ve karın kaslarını.
Bu sezona karşı karışık hisler besliyorum. İlk başlarda pek seviyordum, özellikle çoğu insanın anlayamadığım bir şekilde nefret ettiği Rocky Horror Glee Show benim favori bölümümdü. Ama son zamanlarda nedense bir eksik var gibi. Eskisi gibi şarkıları indirip dinleme isteğimin olmayışından, sahneleri tekrar izleme konusundaki isteksizliğime kadar. Hakkını vermek lazım, eğlendiriyor gene - ki bu da Glee'den beklediğim tam olarak tek şey. Ama ne bileyim... Kurt'ü gereksiz yere başka okula yollamaları öncelikle düşünebildiğim sebeplerden. Az gördüğümüz yetmiyormuş gibi ben onu New Directions haliyle sevdim. Blaine'le de aralarında bir şey olmadığına göre çok gereksiz şu andaki hali. Bu arada, kızların Cheerios'dan atılamalarından çok memnunum, cheerleading üniformalarındansa Brittanny'nin gerçekten sağlam gardolabına tanık oluyoruz, hem onun hem Santana'nın tarzlarını sevdim.
Edit: Az önce son bölümü (Blame It on the Alchohol) izledim, sanırım uzun zamandır ilk defa eğlendim bu kadar. Sarhoş halleri pek komikti, hatta şu aralar okul projesiydi, oydu buydu o kadar uğraşıyorum ki benim de bir kafa dağıtmaya ihtiyacım var, özendim kendilerine. Gri kusmuk dışında. Ne kötü bir kusmuktu o. Tek bir maruzatım var, Rachel/Kurt/Blaine üçgeni kötü bir girişim, ucuz bir hamleydi. Rachel kaltaklığın da ötesine geçti sanırım 'Who cares about you, buddy, I might have a boyfriend out of this...' lafıyla ki orada iki tokat aşk etmediği için Kurt'e de kızgınım. Ama eğlendim mi, eğlendim. :P
Yaa of, bu dizi benim için bitmiştir arkadaş! Anne gene yok, gene yok! Tam geçen haftaki bölümü pek sevmişken (Oh Honey) bu bölüm Zooey'nin anne olmadığını öğrendik ve gene sinirlendim. Şimdi 'bırak anneyi yahu, diziden keyif al' diyenler çıkacaktır, ama beni ilgilendirmez, verilmiş bir vaat var ortada, bokunu çıkardılar iyice. İsmini farklı koysaydınız, How My Youth Days Were hatta The Way We Were falan olsaymış adı o zaman, bana ne. Jennifer Morrison'ı da House'taki Cameron haliyle hiç sevmemişken Zooey halini pek sevmiştim, sırf o yüzden anne olsun diyordum. En son geçen bölümde biraz ipucu verdiler gerçi (Honey'nin ismini hatırlamamaları mesela. Kuzeni neticede), ama inanmak istememiştim 'ölmüştür kuzen belki' 'kuzenlikten reddetmiştir belki' falan demiştim. Bu bölümde ayen beyan söyledi, sinirlendim. Bölüm güzel de bir bölümdü de halbuse. Nora muhabbeti de çok yapay geldi bana, her ne kadar (bu cümlemden sonra bir çok HIMYM fanından dayak yiycem herhalde ama) onun salak aşık, romantik hallerini (a.k.a. Robin'e aşık zamanları) sevsem de bunu sevmedim. Shipper olduğum için falan değil, daha tanımıyoruz bile hatunu, aşık olacak zaman ne zaman buldu? Barney'e laf sokan ilk hatun mu sanki. Neyse, bakalım, önümüzdeki bölümlere bakıcaz.
Şu sezonda yüksek sesli güldürmekten asla vazgeçmeyen biricik dizimiz the Office. Zaten gelmiş geçmiş en komik dizilerden biri olduğunu iddia ediyorum hiç çekinmeden. Saf komedi çünkü, ne duygusal olmaya çalışıyor, ne de romantik. Sadece komik. Ofis hayatını da kimi karakterler karikatürize olmuş olsa da neredeyse birebir yansıttığı için de bu kadar başarılı. Micheal gibi patronlar yok mu sanki? Senden daha çok para aldığına, üstün olduğuna inanamayacağın kadar salak insanlar için çalışan milyonlarca insan yok mu? Neyse, kaç sezon oldu çıtası hiç düşmedi. Steve Carell'in gidecek olması içimizi yakıyor elbette, onsuz the Office nasıl olacak düşünemiyorum, ama bakıcaz. En son Micheal'ın çektiği film 'Threat Level Midnight' yerlere yatırdı gülmekten. Golden Face Jim beni benden aldı özellikle. Jim demişken, Pam'le olan ilişkileri fazlasıyla sıkıcı hale geldi dizi söz konusu olduğunda, ama yine de hala dünyanın en sevimli çiftlerinden biriler nazarımda. Jim zaten ideal koca. Favorimse Creed. Az ama öz rolü var. :P Bu sezona dair aklımda kalan bir şey de Halloween'li bölümdeki kostümler. Özellikle Andy'nin Bill kostümü ve 'soookeeh' diyişi, ve Meredith'in Sookie kostümü. Bu akşamki bölümü ders yüzünden kaçırdım, yarın bakıcaz artık.
Televizyon ve sinema dünyasından herhangi birini idol olarak seçmem gerekirse bu kişi kesinlikle Tina Fey olurdu. Paralel bir evrende çok iyi anlaşır, BFF olurduk kendisiyle, çok eminim bundan. 30 Rock'la da tuhaf bir ilişkimiz var. Bazen 'baydı bu da, abarttılar iyice' derken birkaç sahne sonra öyle bir gönderme oluyor ki durdurup kahkaha molası vermem gerekiyor. Göndermelerinin gizli oluşlarını, popüler kültüre laf sokmalarını, dikkatli izleyicilere göre olmalarını seviyorum. Absürdlükleri bazen yüzümü ekşitse de çoğu zaman yarıyor, itiraf etmeliyim. 5. sezon da gayet güzel gidiyor kanımca, hatta bir bölümü canlı yayınlamışlardı, Liz'in flashbackler'ini Seinfeld'in Elaine'i Julia Louis-Dreyfus canlandırmıştı. İyi para kazandıkları için yer verdikleri konuk oyuncular da güzel bir artı. Sadece bu sezon gelenler arasında mesela Matt Damon, Robert De Niro, Paul Giamatti, Queen Latifah, Elizabeth Banks ve en son bu akşamki bölümdeki Chloe Moretz var. Ama bu diziden vazgeçemiyor olmamın en büyük sebebi: içimde bir Liz Lemon yaşatıyor olmam.
Geçen dönem Perşembe günlerimi güzel yapan iki şeyden biriydi (the Office ve 30 Rock da perşembe günü de Grey's'le çakışıyorlar, iki diziyi sonra izlemeyi yeğliyor idim), bu dönemse Perşembe akşamları dersim olduğu ve televizyonda kaçırdığım için artık Cuma sabah kahvaltılarımı güzel yapan şeylerden biri. Ama yanlış bir isim bence 'the Big Bang Theory', the Sheldon Cooper Show olması gerekiyor bu dizinin adının. Zira bu diziyi izlememin en büyük iki nedeninden biri 'bazinga'larına kurban Sheldon, her ne kadar diğer karakterler de eğlenceli ve kimi zaman yarıcı olsalar da. İkinci sebepse kuşkusuz içimde Liz Lemon'dan arta kalan yerlerde yaşattığım geek'e hitap ediyor olması. Bir bu bir de IT Crowd. Bu sezon da her zamankinden eğlenceli bir sezon. Amy Farah-Fowler da eğlenceli bir eklenti olmuş diziye. Sheldon'la geyikleri ayrı 'bestie'si Penny'yle olan muhabbetleri ayrı yarıyor.
Başka yok galiba... Bu sezon izlediğim dizilerde ne kadar azalma olmuş, şimdi fark ediyorum. Büyük bir oranının sit-com olması endişe verici bir durum mu bilemiyorum tabii. Sanırım çok çok çok merak etmedikçe haftalık izlemeye katlanabildiğim tek dizi türü. House mesela. 2. bölümde kaldım. Sezon mu kötü, yoksa bende mi sorun var bilmiyorum ama elim gitmedi bir türlü izlemeye. Bu sezon yeni başladığım bir de Shameless var. Sevdim onu da, ama yorum yapacak kadar ilerlemedi henüz.
Amanın, 15 Şubat'ta başlamışım yazmaya, ayın 25'i olmuş, özür diliyor, artık kaydı yayınlıyorum.