Bugün arkadaşla oturduk, Lost'un birinci sezonuna baştan başladık. Ne kadar eğlenceliymiş ilk sezon yahu; bir grup insanın ormanından yazar kasa sesleri gelen korkunç bir adada hayatta kalma, birbirleriyle yaşama ve birbirlerini tanıma çabalarını izlemek gayet de sürükleyiciymiş, şimdiki gibi izleyenlere hasiktir çektirtip gizem yapıcaz diye başıyla alakası olmayan bir yere doğru giden bir hikayeden çok farklıymış. Tabii ileride ne olacağını bilip bir arkadaşla tekrar izlemek daha da eğlenceliymiş, bu kadar geyik çıkarıp bu kadar güleceğimizi tahmin etmiyordum şahsen Lost'u baştan izleme fikri ortaya atıldığında. Locke'un her ortama bıçak atarak girme merakını, Sawyer'ı piçliklerine rağmen ne kadar sevdiğimizi, Kate'in her boka burnunu sokma hevesiyle Jack'in herkesi kurtarıcam diye kendini yırtmasına ilk bölümden beri gıcık olduğumuzu, her hastalığın su içerek geçebileceğini, Jack'in 'Live together, die alone' tiradını, Charlie'nin ölmesinin ne kadar kötü bir şey olduğunu, bir zamanlar Shannon ve Boone diye karakterler olduğunu, waaaaaaaaalt'u, 'my name is Sayid Jarrah and I'm a torturer'ı ve tabii ki adamızın olmazsa olmazı, canımız ciğerimiz vincent'ı andık. Ayrıca ahan da teori üretiyorum, vincent kara dumandır! Bak, kara duman yeni bölümlerde Flocke olarak dolaşıyor, peki vincent nerde??? Bu kanıya nerden vardın derseniz, ilk bölümde mi ne, olaylar gelişirken bir anda kamera arkalara doğru gidiyor hani sanki birisi arkadan bunları seyrediyormuş gibi. Ve kamera biraz daha ilerler ve o da ne! İzleyen kişi Vincent! Bayağı gerilimli müzik neyim de vardı, aha bak yazdım buraya, vincent'ta var bir bokluk oğlum. Sonra gene Jack denizin ortasında babasını görüyor bir ara, sonra yok oluyor ve sonraki sahnede vincent dalgalar arasından walt'a doğru koşuyor. Hesabı siz yapın!!!! Aralarına karışıp casusluk yapmak, bilgi öğrenmek için köpek olmak kadar mantıklı bir şey var mı? Yaaaaaa, ağzınız açık kaldı di mi! Böyleyken böyle, takipçilerim...
Neyse, iş güç var onlara dönmek gerek.
Çeviriye geri döndüm bu arada ben, onun raporunu vereyim. Uslanmadım, evet. New York gezi rehberi çeviriyorum ama şimdi, how do you like that? :P
Haftaya da Ankara'ya gitçez gezmeye. Bizim hpff tayfasıyla yine, kimle olcak. Emre, Eren ve Can ile burdan yola çıkıcaz, Nur ve Dilda da karşılayacak bizi orda.
Şarkı koymuyorum di mi aylardır, koyayım bari. Son birkaç haftadır falan tapıyorum bu şarkıya, siz de sevin. The Last Shadow Puppets'tan geliyor....