Sunday, February 03, 2013

Spooky

Bunca degisimin, delirmenin, kafa karisikliginin, dalginligin ardindan bir seyin ayni kaldigini bilmek guzel: garip ruyalarim.

Dun de ruyamda Kanada sinirini gecmeye calisiyordum. Gumrukte pasaportumu bulamayinca yanimdaki Tommy Lee Jones'a donuyorum. Bana 'bavulundaydi en son, onu da suradaki yokustan asagi yuvarlanirken gordum' diyor. Yokustan asagi bavulun pesinden kosuyorum. Yokusun sonuna geldigimde bavulun uzerinde yasli bir kadinin oturdugunu goruyorum. Istiyorum 'finders, keepers' diyerek kahkaha atmaya basliyor curuk dislerini gostere gostere. En sonunda 'tamam, vericem ama kedimi de gecirmek zorundasin sinirdan' diyor. Kedinin uzerinde kazak ve pantolon var. Ama bir New York'lu olarak gordugum en ilginc hayvan olmadigi icin, garip karsilamiyorum.Tamam diyorum, kediyle bavulumu alip gumruk kuyruguna geri donuyorum. 

Sira bana tekrar gelince, pasaportun oldugu cebine atiyorum elimi. Gene yok! Arkami bir donuyorum ki Tommy Lee Jones elinde pasaportum ters yone kosuyor ve arayi iyice acmis bile. Kedi 'bitch i don't need this' diyerek kucagimdan atliyor. Dikilip bir sigara yakiyor. 'Ain't nobody got time for that' diyip arkasini donup Kanada'ya gidiyor. 

Oturup agliyorum. O sirada Phantom of the Opera'nin Phantom'ini kuyrukta goruyorum. 'Muzikalinizi izledik, cok begendim, cok etkilendim sizden' falan diyorum. 'Cabuk, hangi tiyatroda oynaniyordu hemen soyle, yoksa iltifatlarina inanmayacagim!!' diyor. Bir turlu hatirlayamiyorum. Phantom da basini sallayarak Kanada'ya gidiyor. 

Sonra garip bir ses duymaya basliyorum. Bir bakiyorum ki telefonummus ve bu bir ruyaymis.


Saturday, February 02, 2013

This Head I Hold

Kafam ne kadar karisik, ne kadar da baska yerlerde size kucuk bir ornekle anlatayim. 

Erken kalktim sasirtici bir bicimde (rutin olanin aksine cuma gecesini bayilana kadar alkol tuketerek gecirmeyisime bagliyorum), takip etmeye devam ettigim 1-2 dizinin yeni bolumlerini izledim (parks&rec, supernatural, girls) kahvaltimi yaptim, saat daha 12'ydi. Uzun zamandir ilk defa kendimi bu kadar uretken hissedince, dedim artik su haftalardir erteledigim camasir yikama isine bir giriseyim - zira giyecek bir seyim kalmamisti artik. 

Laundromat'e gittim, deterjani camasir makinasinin ustune koydum, kirlileri doldurdum, cuzdanimda ceyreklik olmadigi icin bozuk para yapma makinasina gittim. 8 adet yirmibes sentimle birlikte geri dondum. Makinanin ayarlarini yaptim, 8 adet yirmibes senti makinaya tek tek attim. Makina calismaya basladi. Deterjani da koymak icin (deterjani makina calismaya basladiktan sonra koymak gibi salak bir huyum var) makinanin ustune hamle yaptim. Ama deterjan orada degil, bir yanimdaki makinanin uzerinde duruyordu. Kafami asagi indirdim, baktim makina bosa donuyor. Kafami arkaya cevirdim ve bir de baktim pencerenin arkasindaki gorevli bana ellerini kollarini salliyor. Kulakliklarimi cikartinca kadinin aslinda bana hispanik bir aksanla 'wrong machine!! wrong machine!!' diye bagirdigini fark ettim. Yanina gittim para iade eder mi diye ama olmaz dedi. Gittim gene para bozdumdum. Ve dogru makinayi calistirip oradan ciktim. 

30 dakika suruyor yikanmasi, o arada gittim alisverisimi yaptim marketten. Geri geldigimde bitmisti, topladim hepsini kurutucuya gittim. Kurutucular iki tane ustuste oluyor (kontroller ortada sagdaki asagisi soldaki yukarisi seklinde), ben normalde hep asagidakilerini kullaniyorum. Ama bu sefer nedendir bilinmez ust makinalardan birine doldurmaya basladim. Hepsini doldurduktan sonra tekrar para bozdurdum geldim. Her zaman yaptigim gibi sagdaki kontrollere hamle yaptim, ayarlarini yapip parayi doldurmaya basladim. 4 adet yirmibes sentimi atarken kafamdan bir yandan 'haha gene ayni hatayi yapsam ne salak olur di mi! Bakayim, evet camasirlarim onumdeki makinada. aman dikkat edeyim' diye dusunuyorum. Start'a bastim. Veeeeeeee asagidaki makina donmeye basladi. Soluma baktim. Ayni kadin kafasini saga sola sallayarak bana bakiyordu. Yanimda kendi camasirlarini toplayan adamsa kahkahalara bogulmustu.

Tabii bu dalginlik degil tamamen benim gerizekaliligimla da aciklanabilir.


Baby, It's Cold Outside

2013 oldu ya, ne acayip. 

Yalan yalan vaatlerle ev bulma macerami yazacagimi iddia etmisim en son. Ama bir cok seyde oldugu gibi bunda da usendigim icin birakmisim yarim. Bir kac ay sonra da oyle utandim ki yazmaya (gelen e-mail ya da mesajlara gunlerce cevap atamayip haftalar sonraysa artik ayip olur diye cevap yazamamak ve sonra o kisi o mesajdan bahsedince 'aaa ben almadim ki?' demek gibi) bu blogu tamamen unutmaya karar verdim. 

Ama 2013 oldu.

Insanin cani yazmak istiyor.

Arkadaslarima roman tadinda mailler atarak kapatmaya calisiyorum acigi. Guzel bir sey tabii, hem de arada bir okyanus olunca iletisimin taze kalmasini sagliyor daha cok. 

Ama sonra birine mail yazinca oteki bana niye yazmiyorsun diyor, sonra ben de baskasina mail atamadigim icin kendi kendimi yiyorum, sonra hickimseye mail atmamaya karar veriyorum falan. nasty business. Bir de maillerde hep bir 'previously on' havasi yakalamak icap ediyor, oyle rastgele bir sey anlatamiyorsun onun oncesini bilemeyince. Ama burada kimin ne anladigi kimin umurunda, di mi?

Neyse, diyecegim su ki, is hayati zormus ama dostlar. Isten cikip eve gelince degil bir sey yazmak, herhangi bir aktivite yapmaya bile mecalim olmuyor. Konusmak bile zor geliyor, bir film/dizi koyup her seyden kopmak daha cezbedici geliyor. Ben de oyle yapiyorum. 

Halbuki vergi iadesi formlarimi doldurmam lazim. Ozgecmisimi yenilemem lazim. Arkadaslarla iletisimimi daha iyi korumam lazim ki kopmayalim. DSLR makina ve onu ogreneyim diye online dersler aldim, onlara bakmam lazim. Odami toplamam lazim. New York'ta yasamanin tadini cikarayim diye daha cok aktivite bulmam lazim. Yemek yapmam lazim. Burs ve okul bakmam lazim. Craigslist'e ev arkadasi ilani vermem lazim. Buzdolabini temizlemem lazim. Iphone'umdaki playlisti tazelemem lazim. Yikadigim camasirlari dolaba yerlestirmem lazim. 

Hayatimi gozden gecirmem lazim.

Ama hava cok soguk. Ve battaniyenin altina girip dizi izlemek daha cekici.