Monday, May 20, 2013

A Day in Life

New York'ta hayat gercekten garip ve beklenmedik olabiliyor.  Bu haftasonu icin ne planlarim vardi, onun yerine garip garip seyler yaptim resmen. 

Cuma gecesi gene normaldi, is cikisi her Cuma oldugu gibi Kristin'le disari ciktik. Williamsburg taraflarinda takildik bu sefer, ve aninda Brooklyn'in o taraflarini mekan olarak ne kadar cok sevsem de insanlarindan ne kadar nefret ettigimi hatirladim. Gercekten katlanamadigim bir insan modeli varsa o da 25 yasina gelmis ve hala anasindan babasindan aldigi parayla gecinen ve bundan rahatsizlik duymayan insanlardan baskasi degil. Sartlar onu gerektirir, hala okuldasindir, is bulamiyorsundur ve ailenin durumu da vardir, cok hosuna gitmese de yapacak biseyin yoktur, yardimci olurlar sana. O zaman durum baska, valla ona lafim yok. Ama sen karsima gecip 'sanatimi icra etmek icin bos zamana ihtiyacim var, o yuzden calisamam' diyorsan, ben sana 'of burasi da cok pahaliymis' dedigimdeki tepkin 'paramin olmamasi nasil bir sey hic bilmiyorum' oluyorsa uzgunum ama fuck you. Iste Williamsburg de boyle sacma sapan, bos beles adamlarla dolu. Hepsinin kirasini ve kredi kartlarini analari babalari oduyor, ve ben kirami odeyebilmek icin gercekten nefret ettigim bir iste calismak zorunda kaldigimi soyleyince bunlar tarafindan 'ah ben nefret ettigim bir iste calisamam, olurum daha iyi' diye yargilaniyorum. Bir keresinde bir tanesine Astoria'da yasadigimi soyledigim zaman 'Ahh, Queen's mi? That's unfortunate' demisti. Iste bu kira vakti geldi mi gerilmeyen, ailesinden para isterken utanmayan, kendilerini 'sair', 'sanatci', 'muzisyen', 'fotografci' diye tanitip buna dair hicbir sey yapmayan, Brooklyn disinda yasayan herkesi asagilayan gerzek hipsterlara KATLANAMIYORUM. Neden oralara gidiyorsun mu dediniz? Cunku allahsizlarin takildigi barlar, sokaklar, restoranlar gercekten guzel :( Kendi arkadas grubunla gidip fazla interact etmedigin surece keyfin yerinde kalabiliyor. Ama uzaktan yakisikli gorunup, iki ilgilenince de konusmaya basladigin cocuk sana 'mezun olduktan sonra bir ise girmistim, ama kendi kimligimi kaybettigimi hissettim. Ben de aileme bana her ay 2 bin dolar vermek zorunda olduklarini, cunku bir birey olarak kendimi bulmami istiyorlarsa kendimi craft calismalarima adamam gerektigini anlattim, simdi keyfim yerinde' diyorsa... Ah neyse iste. FUCKING HIPSTERS! 

Dun icin de Kristin'le bir dolu planimiz vardi, sabah uyanip Brooklyn Botanical Garden'da kiraz ciceklerini gorecek, dogayla ic ice olacaktik. Ardindan Target, Marshalls, TJ Maxx gibi ucuzlugu abartmis ama super seyler satan magazalarda dolanip alisveris yapacak, yorulunca Hudson nehri uzerinde karaya baglanmis ve bir bara cevrilmis olan gemide sangrialarimizi yudumlayarak gun batimi seyredip dinlendikten sonra aksamki Kristin'in beni zorla goturmek istedigi Turkce Olimpiyatlarina (Kristin Turkce kursuna giden, Turk'leri cok seven, Fransizca'yi da ana dili gibi bildigi icin French Chamber of Commerce'te calisan psikopat ama dunya tatlisi bir Amerikali. Gercekten Kristin zoruyla gittik o etkinlige) gidecek sonrasinda da takilip evlere dagilacaktik. 

Ama ne oldu? Sabah uyanamadik, cunku hangover sucks. Garden'i atlayip dogrudan alisverise gidelim dedik. Oncesinde kahvalti icin bir bagel'ciya gittik ve orada acik televizyonda garip garip seyler izledik. Vay efendim kadinin teki 15 yil once evden kacip kendini ölü ilan ettirdikten sonra simdi ortaya cikmis da, baska bir kadinin en yakin arkadasinin sempanzesi, kadinin yuzunu ve parmaklarini yemis de simdi yuz nakli yapilacakmis da.. boyle garip garip haberler. Dunyadan nefret ederek ciktik resmen kahvaltidan. Sonra alisverise gittik, ama ikimiz de dunyadan bezmisiz, baktigimiz seyleri gormuyoruz falan. O yuzden alisverisi de sallayip direkt Frying Pan'e (o bahsettigim gemideki bar) gidelim dedik. Oraya da bir gittik ki amaney. Hayatimda boyle bir sira gormedim ben! Hayyyvan gibi buyuk bir gemi, o yuzden hic yer bulamama sorunu yasamamistim orada ben. Ama giris sirasini gormeliydiniz a dostlar!  Metrelerce!! Nope dedik tabii ki. Allahtan hava mukemmeldi, biz de tam yanindaki Hudson River Park'in cimenlerine yayildik, azicik da uyuduk. Sanirim gunun en guzel tarafiydi. Sonra aksama dogru kalktik olimpiytlara gidelim diye. Downtown'a gidince 'simdi uzun surer, orada da yemek yoktur, gidelim biseyler yiyelim'... Ufak bir cin lokantasi gorduk, girdik. Calisanlardan birinin masalardan birine uzenip yattigini gorunce aslinda cikmaliydik oradan, biliyorum. Ama yine de sesame chicken soyledik, oturduk. Tam yemek gelecekken yelp'e bakalim yorumlari nasilmis buranin diye. Buyuk hataymis. 1 yildiz vardi sadece! Ve bizim soyledigimiz yemegin ozellikle kotu oldugunu yazmis herkes. Ama yedik gene de, oyle de salagiz. 

Isin aci tarafi, Turkce Olimpiyatlarina (tam vaktinde) gittigimizde gorduk ki oncesinde ufak bir kokteyl varmis. Dolmalar, mercimek kofteleri, borekler, tatlilar... Aglaya aglaya dolmadan iki isirik aldik, bir mercimek koftesi attik agzimiza, ama bunlari yaparken kendimizi, hayattaki secimlerimizi sorgulamayi ihmal etmedik tabii... 

Turkce Olimpiyatlari da sanirim gittigim en garip etkinliklerden biriydi. Bir kere bence iyi hazirlanilmamis, prova edilmemis gorunuyordu oldukca. Sunucu Turkce isimleri telafuz edemiyor, hatta bazen ne diyecegini sasiriyordu. Hayir yani, turk-amerikan birini bulamadiniz mi? Ya da en azindan ezberletseydiniz okunuslari. Cocukar bicir bicir, pek tatliydi ama soyledikleri sarkilari playback yapmalari butun o etkileyiciligini yitirdi. Zaten kimse cocuklardan mukemmel performanslar beklemiyor, playback'e ne gerek vardi ki? Hatta bazilarinin siralarinin geldiklerini fark etmemeleri ve sarki duyuldugu halde kimsenin sarki soylemiyor olmasi falan komikti bayagi. Canli canli Can Yucel siiri okurken yarisinda utanip iceri kacan, sonra geri gelip tamamini basariyla okuyan Amerikan kiz daha dogal, daha etkileyici geldi bize mesela. En guldugum kisimsa kucucuk bir kizin milliyetci, kanli, bayrakli bir siiri haykirarak, cigliklar atarak okumasi ve yanimda oturan Kristin'in ciddi ciddi korkmasiydi. "What the fuck is that???" "Sahneden inip bogazima saldiracak gibi hissediyorum" diyerek dehsete dustu kizcagiz :P Sonra bir de neden oldugunu anlayamadigimiz Cince ve Ispanyolca performanslar vardi. Acayip sikilip yarisinda ciktik zaten.

---

Ben buna baslamisim da post etmemisim. Simdi boyle goruverince gondereyim dedim, durmasin. Devam edecektiysem de hatirlamiyorum :P