Friday, October 02, 2009

Ghost World

Küçük ve hafif bir bilgisayarının olması insanın bayağı iyi bir şeymiş, keza bugün ilk kez sabah dersimin olmasıyla hayatın korkuç gerçeklerinden biriyle yüzyüze geldim: köprü trafiği. Eskiden böyle dertlerim yoktu, beşiktaş-üsküdar motoru isimli yüzyılın icadı sayesinde sabahları rahat ve püfür püfür okula gidiyordum. Şimdiyse ikinci köprü illetiyle tanıştım. Köprüde trafik yok gerçi ama gidebiliyor musun bakalım oraya kadar? Can verdim resmen. Neyse bilgisayarla ne alaka diyeceksiniz, şu alaka, ilk dersi trafik sayesinde fütursuzca kaçırdım, şimdi oturdum blog yazıyorum mesela. Bilgisayar olmasaydı ne bekliycem öteki dersi 'aaa sikerim amaaaa' der, evin yolunu tutardım. Ama artık can sıkıntısı bitti. :P

Telem hocanın ilk dersini kaçırmak ne kadar bilgece oldu bilemiycem ama en azından hoca kızlar nerde diyince H. trafikte demiş, keyfi olmadığını biliyor yani. Aman napim bilmezse de bilmesin. Geçen sene vizesine girdiğim zaman ben seni ilk defa görüyorum, kimsin demiş insan bana kendisi. Gözündeki imajı yenileme çabalarına haftaya başlarım artık.

O değil de CV yazmam lazım benim. Gerçi ne yazacağıma dair hiçbir fikrim yok ama yazmam gerekiyor. Cevza hocayla konuştum, cv'ni yolla ben bir kaç yere yollarım dedi. Bir şey çıkar mı bilmiyorum ama CV yazmak her türlü lazım sonuçta... Bir de öğrenci asistanlığı olayını sordum, varmış bizim okulda. Hocaların araştırma konusuna yardımcı oluyorsun, ya da lab asistanı olursan iplik numarası falan ölçüyorsun, öyle şeyler. Şimdi bunun için fakülte sekreteriyle dekanla konuşmam lazım ama konuşabilmem için de önce kendilerini bulmam lazım. Onları yerlerinde bulma şansımız Tarkan'nın AKP'nin başına geçmesi şansıyla eşdeğer olduğu için, dekanlığın katıyla kantin arasında mekik dokumakla geçiyor okuldaki ömrüm. Ama azimliyim!

Ya ne olursa olsun bir şekilde kendi paramı kazanmak istiyorum artık. Deneyim ya da Amerika için para biriktirmeden öte, artık utanıyorum yani böyle boş boş ailemin parasıyla yaşamaktan. Ailemin beni rahat bırakmamasından yakınıyorum sürekli ama maddi bir özgürlüğüm olmadan başka bir özgürlük talep etmeye ne kadar hakkım var bilemiyorum açıkçası. Hala harçlık alırken, yapmak istediğim şeylerin parasını onlar karşılarken ben nasıl istediğim şeyi yapabilme hakkım olduğunu iddia edebilirim ki bu yaştan sonra? Ayrıca 21 yaşıma gelmişim artık, yük olduğumu da hissediyorum aileme. Tabii onlar için böyle bir durum söz konusu değil, onlara göre onların görevi isteidğim şeyleri karşılamak falan ama benim açımdan değil işte durum öyle.

Bununla birlikte Amerika'da iş bulup kalmayı planlıyorum; herkesin liseden itibaren çalışmaya başladığı bir ülkede CV'mde hiçbir şey yazmaz halde nasıl iş talep edebilirim ki? Kaşıma gözüme ya da ah ne kadar da yüksek notlarıma bakıp almayacaklar herhalde.

Tabii bütün bunlar bir yana, paraya da ihtiyacım var. Orada itiraf etmek istemesem de bayağı para harcadım, haliyle şimdi gelip bana para verin, param bitti diyemiyorum.

Neyse ya, back up planım var en azından. Bir şekilde para kazanılacak, ötesi yok...

Günün şarkısı da yazının başlığına ismini veren Ghost World olsun ve hatta aşağıda yazdığım dizeler de İstanbul'a gitsin. (Klipteki Aimee Mann kişisinin dolaylı da olsa Telem hocayı andırması nasıl bir ironidir? :P İlk defa izliyorum klibi bir de :P)

So, I'm bailing this town
or
tearing it down
or
probably more like hanging around


No comments: