Wednesday, August 04, 2010

It's the End of the World As We Know It (But I Feel Fine)

Hayatımın en büyük dönüm noktasındayım sanırım şu anda. Yarın artık 2 seneliğine Amerika'ya gidiyorum ve Türkiye'ye dönsem bile bir daha asla hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. 

Böyle dramatik girişler de yaparım ablası. Duygulandık ama napalım... Bundan iki sene sonra ne yapıyor olacağımı bırak kestirmeyi hayal bile edemiyorum, o derece ne yapacağımı bilmiyorum. Oldu da hani bir baltaya sap olamadım da geri döndüm diyelim, buradaki hayatım da çok farklı olacak ki. Bu boş beleş öğrencilik hayatım gibi olcak mı sanki? Geride bıraktığım insanlardan iki sene boyunca kopmadan, uzaklaşmadan aynı şekilde devam edebilecek miyim ki? Ben yokken onlar birbirlerine yakınlaştıkça beni daha da unutçaklar ve eski bir arkadaş olcam sadece onlar için. Kaldı ki geldiğimde hepimiz iş güç sahibi insanlar olcaz, bambaşka hedeflerimiz, bambaşka zevklerimiz olcak. Gelip İTKİB'deki gibi bir ofis hayatı da yaşamak sanırım en büyük kabuslarımdan biri ama... Ah bir kapak atabilsem oraya. Beni sev New York, beni koru, beni sahiplen, beni benimse, bana oturma izni ver, olur mu! 

Çok malca bir yazı oldu lan, halbuki ben buraya iki göbecik atmaya geldiydim yarın sonunda gitçem diye. Şu vize, ev, çeviri problemleri yüzünden zerre hevesim kalmamıştı ama şu son iki üç gündür bavul hazırlarken falan dank etti işin gerçekliği, heyecan bastı. İlk kez hayatımda kendi bir evim olacak ve bir sevimli bir sevimli! Sevgili roommateçiğimin çektiği videolardan bile şimdiden ısındım evciğime. 

Hazırlıklar yordu ama ya, geçen gidişimde sürekli 'ah şunu getirmeliydim istanbuldan' dediğimi hatırlıyorum ama bunların ne olduklarını hatırlamıyorum bir türlü. Giysi bavulum hazır iki gündür ama işte o yüzden ötekiyle bakışıyoruz iki gündür. Hani bir de New York gideceğim yer, bulunamayacak şey yok neticede. Ama işte...

Hayyyyvan gibi kitap alışverişi yaptım ama, Murat Uyurkulak ve Emrah Serbes sağolsun, çağdaş türk edebiyatı aşkım kabardı, bir sürü kitap aldım, yirmiye yakın var. Elesem mi, hepsini mi götürsem ona karar vermeye çalışıyorum işte... Alkım kartın suçu ama hep, %25 indirim veriyor, güzel de bir kitapevi Kadıköy'deki, girince kendimi kaybediyorum, kendime geldiğimde bir bakıyorum elimde onlarca kitap. :P 

Neyse New York... İlk defa da 11 saatlik bir uçak yolculuğunda tek başıma olcam. Bırak 11 saati, ilk defa tek başıma yurt dışına çıkçam lan. Kaybolmam umarım gümrüklerde. :P 

Sözün özü, geçen sene Ağustos'tan beri beklediğim o gün geldi çattı işte, hayatımın bir sayfasını kapatıyorum bavulumla birlikte ve yenisi yarın JFK'de başlıyor. Bir boka yararım, elime gözüme bulaştırmam, birşeyler başarırımm umarım. Başarırım di mi?



2 comments:

elfenben said...

rica ediyorum adım adım hatırla o gümrük vs ıvır zıvır işlemlerini :) hepi topu 3 ay sonra bana lazım olacaklar... depresyon modun için seni ayrıca gtalka davet ediyorum bebeğim :)

Persephone said...

depresyon değil lan, gittiğim için üzülmüyorum, kına yakmadığım kaldı bir hatta, 15 santimlik odamda cehennem sıcağında bavul toplamanın getirdiği iç sıkıntısının yanı sıra biraz daha hayatın gerçeklerinin yazıya dökülmüş hali işte :P