Thursday, February 24, 2011

Antichrist Television Blues (Part II)

Gelelim gidişhatlara... Çok pis spoiler dağıtırım, riid et yor ovn risk.


Bu sezon gidişhatından en memnun olmadığım dizidir herhalde şu dizi. Sezon inanılmaz kötü başladı, kötü demeyeyim de... Supernatural'la alakası yoktu diyelim. Zira eğer 4. ve 5. sezon yaşanmasaydı güzel derdim belki, bilemiyorum. Ama öyle bir finalden sonra hakaret gibiydi resmen ilk bölümler. Hele o 3. ve 4. bölümlerde falan izlerken uyuyakaldığımı biliyorum. Ama gittikçe ya beklentilerimiz artık düşmeye başladı, ya da gerçekten düzelmeye başladı, bilemiyorum ama eskisi kadar kötülemiyorum artık. Ha, geçen sezon olduğu gibi inanılmaz bi heyecanla beklemiyorum, ara verdiğinde bir çok fan gibi yapımcılara sinirlenmedim, ama bölümler çıktığında eskisi gibi izlemek zor gelmiyor, hatta eğleniyorum. Son bölümlerde hatta beklediğimden iyi sahneler, bölümler oldu. 

Neden sevmediğimin sebeğlerinden bir tanesi de ellerinde hazır konular, hala merak ettiğimiz olaylar varken yeni ve pek de ilgilenmediğimiz olayların gelişmesi. Gidip de dünyanın en itici karakteri olan ve kimsenin merak etmediği Samuel'ı çıkarmaları buna bir örnek. En gereksiz elemandı herhalde şu dizideki. Sonrasında Castiel'i eskisi kadar göstermemeleriyle gözümden daha da bir düştü, ne yalan söyleyeyim. Ayrıca Sam'in eski mıymıy haline itinayla uyuz olsam da iki kardeşin arasındaki o dinamiği seviyorduk biz Supernatural izleyicileri, ruhsuz halini hiç sevmemiştim. Şimdi geri geldi gerçi, hala sevmiyormuşum, ama iki kardeşin atışmalarını özlemişim, ne yalan söyleyeyim. Ve son olarak, komedi unsurları eskisi kadar başarılı değildi başlarda. Benim açıkçası Supe izleme sebeplerimden en büyüğü komedi unsurları. Heyecanlı bölümler de güzel, ama sadece ana hikayeyle alakalı olanları seviyorum ben. 'Haftanın Canavarı' temalı filler bölümlerde az komedi bol heyecan olunca fenalıklar basıyor bana.

Gerçi sanırım affedicem Supernatural'ın 6. sezonunu. Yarınki (6x15) bölümün fragmanı beni benden aldı zira, bu sezon en (hatta ileri gidip tek de diyebilirim) merakla beklediğim Supernatural bölümü oldu. Bakalım, izledikten sonra yaparım artık yorum ama fragmanına bile inanılmaz güldüm. Bakalım.


Lost bitti biteli (birinci sezonundan beri haftalık izlemiştim bunu da) hala izlemekte olduğum en eski dizi ünvanı Grey's Anatomy'ye geçmiş durumda. İkinci sezonundan beri haftalık izlediğim bir dizi kendisi ki şu an 7. sezonunda. Kendisiyle bir sevgi-nefret ilişkimiz var. Bir bölüm oluyor nefret ediyorum, diziyi bırakma kararı alıyorum, asla izlememeye yemin ediyorum, vaktimi boşa harcıyor diye suçluyorum. Sonra bir kaç hafta sonra dayanamayıp bölümleri indiriyor ve çok sevdiğime karar veriyorum. Haftalık terapim gibi bir şey. Çünkü her ne kadar vıcık vıcık romaktik, kimin eli kimin cebinde ilişkiler yumağı sevişken doktorlar dizisi gibi gözükse de aslında çok sağlam çıkarımlar oluyor dizide. Meredith'in bölüm sonu ve başı monologları bazen kulağa fazla sosyal mesaj içerikli gibi gelse de, çoğu zaman 'sen de haklısın Meredith, yürü be bacım' diye sesleniyorum ekrana babanneler misali. Şöyle bir sahne çıkarmış bir dizi neticede, hangimiz düşmedik bu duruma a dostlar? Hala arada izler, Meredith'in cesaretine hayran kalırım, empati kurar, bir yandan da diziye küfrederim içimdeki romantik, ağlak, pembe pembe, hayata umutla bakan, 'ayyy bir araya gelsinler ama yaaa' diye tuhaf tuhaf sesler çıkaran dişiyi bir canavar misali ortaya çıkardığı için.

Bu sezona gelirsek... Sezonun başlarında Christina'nın cerrahlığı bırakması, yaşadığı dramalar baydı açıkçası. Biz onu hırslı, hasta çalan cerrah haliyle seviyoruz. Kaldı ki Meredith-Cristina dostluğu dizide en çok sevdiğim şeylerden biri olup genel olarak da dizi dünyasındaki en sevdiğim arkadaşlıktır. Bozulur gibi olması diziye yakışmadı. :P Allahtan toparladılar. She's her person, for crying out loud. Mark'la Lexie de tam bir araya geldi derken gene ayırdı Shonda ikisini ('bırakıyorum bu diziyi ya bu ne' anlarımdan biri hatta kendisi :P), o da yakışmadı. Ama duyduğuma göre en nihayetinde birlikte olacaklarmış, sabrediyorum. Artık 7 sezondan sonra daha fazla Mer-Der dramasına katlanamadığım için hikayeyi başkaları üzerine çekmeleri güzel bir hamle, ama üzgünüm, Callie ve Arizona dünyanın en sıkıcı çifti. Callie'nin hamileliği (Lexie'yle Mark'ı ayırması açısından üzse de) neyse ki biraz hareket katar gibi oldu ki Mark çok sevdiğim bir karakter olduğundan ve ilişkiye o da katıldığından (Mark/Callie dostluğu dizide sevdiğim ikinci şey) eğlenceli oldu gibi. Teddy'nin sigorta bahanesiyle evlendiği adamla da aralarında bir şey olacağı belli zaten, ama ellerini çabuk tutsunlar rica ediyorum. Shipperları oldum bile ama. Avery de çok taş bir abimizmiş, her bölümde takdir ediyorum kendisini, gözlerini ve karın kaslarını. 


Bu sezona karşı karışık hisler besliyorum. İlk başlarda pek seviyordum, özellikle çoğu insanın anlayamadığım bir şekilde nefret ettiği Rocky Horror Glee Show benim favori bölümümdü. Ama son zamanlarda nedense bir eksik var gibi. Eskisi gibi şarkıları indirip dinleme isteğimin olmayışından, sahneleri tekrar izleme konusundaki isteksizliğime kadar. Hakkını vermek lazım, eğlendiriyor gene - ki bu da Glee'den beklediğim tam olarak tek şey. Ama ne bileyim... Kurt'ü gereksiz yere başka okula yollamaları öncelikle düşünebildiğim sebeplerden. Az gördüğümüz yetmiyormuş gibi ben onu New Directions haliyle sevdim. Blaine'le de aralarında bir şey olmadığına göre çok gereksiz şu andaki hali. Bu arada, kızların Cheerios'dan atılamalarından çok memnunum, cheerleading üniformalarındansa Brittanny'nin gerçekten sağlam gardolabına tanık oluyoruz, hem onun hem Santana'nın tarzlarını sevdim.

Edit: Az önce son bölümü (Blame It on the Alchohol) izledim, sanırım uzun zamandır ilk defa eğlendim bu kadar. Sarhoş halleri pek komikti, hatta şu aralar okul projesiydi, oydu buydu o kadar uğraşıyorum ki benim de bir kafa dağıtmaya ihtiyacım var, özendim kendilerine. Gri kusmuk dışında. Ne kötü bir kusmuktu o. Tek bir maruzatım var, Rachel/Kurt/Blaine üçgeni kötü bir girişim, ucuz bir hamleydi. Rachel kaltaklığın da ötesine geçti sanırım 'Who cares about you, buddy, I might have a boyfriend out of this...' lafıyla ki orada iki tokat aşk etmediği için Kurt'e de kızgınım. Ama eğlendim mi, eğlendim. :P


Yaa of, bu dizi benim için bitmiştir arkadaş! Anne gene yok, gene yok! Tam geçen haftaki bölümü pek sevmişken (Oh Honey) bu bölüm Zooey'nin anne olmadığını öğrendik ve gene sinirlendim. Şimdi 'bırak anneyi yahu, diziden keyif al' diyenler çıkacaktır, ama beni ilgilendirmez, verilmiş bir vaat var ortada, bokunu çıkardılar iyice. İsmini farklı koysaydınız, How My Youth Days Were hatta The Way We Were falan olsaymış adı o zaman, bana ne. Jennifer Morrison'ı da House'taki Cameron haliyle hiç sevmemişken Zooey halini pek sevmiştim, sırf o yüzden anne olsun diyordum. En son geçen bölümde biraz ipucu verdiler gerçi (Honey'nin ismini hatırlamamaları mesela. Kuzeni neticede), ama inanmak istememiştim 'ölmüştür kuzen belki' 'kuzenlikten reddetmiştir belki' falan demiştim. Bu bölümde ayen beyan söyledi, sinirlendim. Bölüm güzel de bir bölümdü de halbuse. Nora muhabbeti de çok yapay geldi bana, her ne kadar (bu cümlemden sonra bir çok HIMYM fanından dayak yiycem herhalde ama) onun salak aşık, romantik hallerini (a.k.a. Robin'e aşık zamanları) sevsem de bunu sevmedim. Shipper olduğum için falan değil, daha tanımıyoruz bile hatunu, aşık olacak zaman ne zaman buldu? Barney'e laf sokan ilk hatun mu sanki. Neyse, bakalım, önümüzdeki bölümlere bakıcaz.


Şu sezonda yüksek sesli güldürmekten asla vazgeçmeyen biricik dizimiz the Office. Zaten gelmiş geçmiş en komik dizilerden biri olduğunu iddia ediyorum hiç çekinmeden. Saf komedi çünkü, ne duygusal olmaya çalışıyor, ne de romantik. Sadece komik. Ofis hayatını da kimi karakterler karikatürize olmuş olsa da neredeyse birebir yansıttığı için de bu kadar başarılı. Micheal gibi patronlar yok mu sanki? Senden daha çok para aldığına, üstün olduğuna inanamayacağın kadar salak insanlar için çalışan milyonlarca insan yok mu? Neyse, kaç sezon oldu çıtası hiç düşmedi. Steve Carell'in gidecek olması içimizi yakıyor elbette, onsuz the Office nasıl olacak düşünemiyorum, ama bakıcaz. En son Micheal'ın çektiği film 'Threat Level Midnight' yerlere yatırdı gülmekten. Golden Face Jim beni benden aldı özellikle. Jim demişken, Pam'le olan ilişkileri fazlasıyla sıkıcı hale geldi dizi söz konusu olduğunda, ama yine de hala dünyanın en sevimli çiftlerinden biriler nazarımda. Jim zaten ideal koca. Favorimse Creed. Az ama öz rolü var. :P Bu sezona dair aklımda kalan bir şey de Halloween'li bölümdeki kostümler. Özellikle Andy'nin Bill kostümü ve 'soookeeh' diyişi, ve Meredith'in Sookie kostümü. Bu akşamki bölümü ders yüzünden kaçırdım, yarın bakıcaz artık. 



Televizyon ve sinema dünyasından herhangi birini idol olarak seçmem gerekirse bu kişi kesinlikle Tina Fey olurdu. Paralel bir evrende çok iyi anlaşır, BFF olurduk kendisiyle, çok eminim bundan. 30 Rock'la da tuhaf bir ilişkimiz var. Bazen 'baydı bu da, abarttılar iyice' derken birkaç sahne sonra öyle bir gönderme oluyor ki durdurup kahkaha molası vermem gerekiyor. Göndermelerinin gizli oluşlarını, popüler kültüre laf sokmalarını, dikkatli izleyicilere göre olmalarını seviyorum. Absürdlükleri bazen yüzümü ekşitse de çoğu zaman yarıyor, itiraf etmeliyim. 5. sezon da gayet güzel gidiyor kanımca, hatta bir bölümü canlı yayınlamışlardı, Liz'in flashbackler'ini Seinfeld'in Elaine'i Julia Louis-Dreyfus canlandırmıştı. İyi para kazandıkları için yer verdikleri konuk oyuncular da güzel bir artı. Sadece bu sezon gelenler arasında mesela Matt Damon, Robert De Niro, Paul Giamatti, Queen Latifah, Elizabeth Banks ve en son bu akşamki bölümdeki Chloe Moretz var. Ama bu diziden vazgeçemiyor olmamın en büyük sebebi: içimde bir Liz Lemon yaşatıyor olmam. 


Geçen dönem Perşembe günlerimi güzel yapan iki şeyden biriydi (the Office ve 30 Rock da perşembe günü de Grey's'le çakışıyorlar, iki diziyi sonra izlemeyi yeğliyor idim), bu dönemse Perşembe akşamları dersim olduğu ve televizyonda kaçırdığım için artık Cuma sabah kahvaltılarımı güzel yapan şeylerden biri. Ama yanlış bir isim bence 'the Big Bang Theory', the Sheldon Cooper Show olması gerekiyor bu dizinin adının. Zira bu diziyi izlememin en büyük iki nedeninden biri 'bazinga'larına kurban Sheldon, her ne kadar diğer karakterler de eğlenceli ve kimi zaman yarıcı olsalar da. İkinci sebepse kuşkusuz içimde Liz Lemon'dan arta kalan yerlerde yaşattığım geek'e hitap ediyor olması. Bir bu bir de IT Crowd. Bu sezon da her zamankinden eğlenceli bir sezon. Amy Farah-Fowler da eğlenceli bir eklenti olmuş diziye. Sheldon'la geyikleri ayrı 'bestie'si Penny'yle olan muhabbetleri ayrı yarıyor. 

Başka yok galiba... Bu sezon izlediğim dizilerde ne kadar azalma olmuş, şimdi fark ediyorum. Büyük bir oranının sit-com olması endişe verici bir durum mu bilemiyorum tabii. Sanırım çok çok çok merak etmedikçe haftalık izlemeye katlanabildiğim tek dizi türü. House mesela. 2. bölümde kaldım. Sezon mu kötü, yoksa bende mi sorun var bilmiyorum ama elim gitmedi bir türlü izlemeye. Bu sezon yeni başladığım bir de Shameless var. Sevdim onu da, ama yorum yapacak kadar ilerlemedi henüz. 

Amanın, 15 Şubat'ta başlamışım yazmaya, ayın 25'i olmuş, özür diliyor, artık kaydı yayınlıyorum. 

6 comments:

Sera said...

Supernatural'ın 6. sezonunda, Dean'in vampir olduğu bölümden sonra eskisi gibi kendimi bırakıp keyif alarak izlemeye başlayabildim ancak. Lisa ve Samuel'den hiç hoşlanmıyorum zira. Azrailli bölüm de süperdi ama ikisinin kendilerini dizinin içinde bulduğu bölüm herhalde klasikler arasına girecek. :D Castiel için söylediklerine de katılıyorum. Daha çok Castiel olacak diyorlardı ama daha az yer verdiler. Bundan sonraki bölümlerde umarım rolü çoğalır.

Diğer yazdıklarından Himym ve Glee izlemişliğim var ama Glee'den öylesine haz etmiyorum ki, ağızlarıyla kuş tutsalar izlemem. Himym'in de son sezonu o kadar kötü ki, izlemiyorum artık bıraktım. Hiç umrumda da değil anne kimmiş neymiş. Anne olayının uzamasından ziyade, espriler son derece kötüleşti. Marshall'la Lily ilişkisi çok itici. Robin karakterine daha çok şey katmalılar. Barney'den biz sıkıldık, o aynı triplerden sıkılmadı. Nerde Friends'de "birisiyle" "birisinin" ilişkisi demeden duramayacağım. Himym zaten Friends taklidi ayan beyan.

Big Bang Theory'de en son 3. sezona biraz başlamıştım ama devamını hala izleyemediğim için onunla ilgili yazdıklarını okumadım. Penny'yle Leonard ilişkisi sıkıcı görünüyordu ama Sheldon neler yumurtladı acaba diye çatlıyorum doğal olarak. :)

Persephone said...

Azrailli böümü ben de sevmiştim, ilk defa bu sezonda bir dördüncü ya da beşinci sezon tadı yakaladım. Death'in karizmasının da etkisi var tabii. Villian'lar arasında Lucifer'dan sonra en sevdiğim. Castiel'i oynayan adamın çocuğu olmuş bu sene başında, belki o yüzden az rolü olmasını kendisi talep etmiştir, bilemiyorum ama cidden onsuz her bölüm sıkıcıydı neredeyse. Ve tabii dünyanın en gereksiz story line'ı olan Lisa var. Öldürseler gerçekten sevinicem sanırım.

Sanırım HIMYM ve diğer sit-com'ları bu sene televizyondan izlediğim için bu kadar kolay takip edebiliyorum. Çünkü normalde her sene izlemeye üşenip, biriktirdikten sonra arka arkaya ödev yaparken, oje sürerken, yemek yaparken, bir şeyle uğraşırken izliyordum (bu da başka bir sorunum. bu duruma öyle alıştım ki ne bir şey izlemeden bir iş yapabilir, ne de sitcom izlerken boş oturabilir oldum). Ama akşamları televizyonda olunca yapacak başka bir şey olmadığı için izletiyor kendini. :) Gerçi itiraf etmeliyim, uzun yıllar sonra reklamlı dizi izlemek çok zor geldi. HIMYM'a da öyle katlanabiliyorum açıkçası. Bu herkesin ağladığını iddia ettiği, bayıldığı bölümü o kadar abartılmış buldum ki anlatamam.

Penny ile Leonard ilişkisinin alabildiğine sıkıcı olduğuna katılıyorum, ayrılmaları benim açımdan sevindirici bir olay oldu o açıdan. Sheldon'ın hastasıyız, sırf o yüzden bırakamam sanırım. Bir de dediğim gibi, içimdeki geek'i böylesine tatmin edebilen çok az dizi var. PC vs Mac tartışmaları, izlediğim diziler hakkındaki yorumlar (bir keresinde Firefly'ın iptal edilmesiyle ilgili Sheldon çok komik ve yerinde bir yorum yapmıştı ki favorilerim arasında hala) falan, o yüzden seviyorum. Romantikleştiği zaman dizi çok katlanamıyorum açıkçası dürüst olmam gerekirse :)

Çavlan said...

supernatural, glee, how i met ve office'i izliyorum bu saydıklarından, onlarla ilgili yazdıklarına da tamamen katılıyorum. supernatural'da garip bir şey olmuştu bende, artık dikkatsiz izlediğimden mi, uzun sezon arası ve sonra bölümlerin arasında aralıklar olmasından mıdır nedir, 6. sezonu -sıkıcı ve yavaş başladığının bittabi farkında olmakla birlikte- gayet seve seve izliyordum. sonra bu sezon arası geldi, biz de suppo'yu taa en başından tekrar izlemeye karar verdik umut'la. çılgınlıktı ama yaptık :) ilk sezonda uyuyakaldığım ya da tamamen atladığım bir sürü bölüm olmuştu mesela ama bu ikinci izleyişte şahane geldi ilk sezon. her sezon daha da güzelleşti, artık ardarda izleyince insan ayrıntıları fark ettiğinden, bir sürü şeyi unutmadığından mıdır bir sürü şeyi daha iyi anladım, çok daha fazla takdir ettim diziyi falan :p

ama ne zaman ki 6. sezon başladı, bölümlerde (özellikle ilk iki bölümde) sıkılmaya, resmen sıkılmaya başladım, o derece kötüydü. yani bilmiyorum, belki başka bir dizi, yeni bir dizi olsa severdim de, supernatural değildi o bölümlerdeki dizi yani. 3. bölümden sonra supernatural olmaya başladı tekrar, ama bir sürü şey soguttu beni, senin de saydığın gibi işte çok az castiel olması, sam'in ruhsuz halinin iticiliği, samuel ve onun çetesinin gereksizliği ve mide bulandırıcılığı, lucy'ye düzgün değinilmemesi vs. sonuç olarak toplu izleyişte sevemedim 6. sezonu, ilk 5 sezondan o kadar farklı geldi ki... artık bu nasıl bir soğumaksa, bu sezon arasından sonrasını izlemedim, sam ruhunu nasıl geri aldı, neler oldu bilmiyorum bile.

aslında bu bütün diziler için geçerli, misfits benim dizi anlayışımı değiştirdi resmen ve amerikan dizilerine bir süre ara verdim :) himym çok kötü artık, glee'de bir sorun, eksik bir şeyler var, the office şahane ama o da haftada 20 dakika yetmiyor, insanı daha kötü yapıyor. o yüzden sezonun bitmesini bekleyip toplu halde izleyeceğim ben, hazirana kadar da hiçbir dizi yok (umarım uyabilirim buna!) kesinlikle daha zevkli olacak öyle, yalnız tek bir sorun var bu planda: supernatural'ın bir bölümünün konusunu öğrendim -daha yayınlanmamış olabilir, senin bahsettiğin bölüm de olabilir. işte paralel dünya, jensen ackles, jared padalecki, aktörler falan. tabii nasıl işledikleri de önemli ama böyle konu mu olur? sırf bu konuyu bilmek bile insanı kendinden geçiriyor, bu bölümü izlemeden nasıl 3 ay dururum, bir tek o var kafamı kurcalayan :d

Persephone said...

Evet, hatırlıyorum, sen seviyordun 6. sezonu :) Ben 6 başlamadan önce 5. sezonu unuttuğumu hissettiğim için son 5-6 bölümü hatırlatma amaçlı izlemiştim, belki o yüzden başından beri sevemedim. Ocak'ta tatildeyken - ben de tatildeyken - kardeşim diziye başlamış, 3. sezonda yakaladım, 3. sezondan itibaren baştan izledim onunla, 1 haftada falan bitirdik 5i, 6'ya gelince ikimiz de durakladık resmen. Ama hakikaten, 6'ya kadar mükemmel bir diziymiş, detaylar, konu, diyaloglar vs.

Evet, bahsettiğin bölüm benim de dediğim 615'inci bölüm, dün yayınlandı. 6. sezonda ilk defa sanırım bu kadar kahkahalarla güldüm, kişisel favorilerim arasına girdi bile. :) Spoiler vermek istemediğim bir takım olaylar silsilesi sonucunda kendilerini Supernatural dizisi setinde, bizim dünyamızda buluyorlar, gerçek Robert Singer, Eric Kripke, herkes var. :P Sam evli (you married fake-Ruby?!), Dean'le konuşmuyorlar, Castiel Misha isimli twitter manyağı bir aktör (ki takip ediyorum Misha Collins'in twitter'ını, gerçekten sürekli twit atan bir arkadaş ve diziyle eş zamanlı olmasa da attığı twitleri gerçekten atması güzel oldu) ve dünyada sihir yok. :P

Böyle bir konuyu nasıl işlerlerse işlesinler komedi garantisi olan bir konu, ama bence güzel kotarmışlar. Bence aradaki 3 bölümü izlemeden bunu izleyebilirsin, zira aradaki 3 bölüm hafif filler'ımsı bölümler. Bir şey kaybedeceğini sanmam.

İngiliz dizilerine gelirsek, çoğu twilight sonrası karamazov kardeşleri okumak gibi, işte dizi böyle olmalı diyorsun, çok iyi biliyorum. :P Ama çabuk bitiyorlar işte, biz de Amerikan dizilerine dönmek zorunda kalıyoruz. :(

selen said...

30 Rock'i son derece duzensiz izleyen birisi olmama ragmen I love Liz Lemon! diye bagirmak istiyorum. Tina Fey'in 2008 secimleri oncesi SNL'de Sarah Palin taklidi yaptigi skecler var. Onlari gormus muydun? Gormediysen mutlaka izle.

Ya ben deli gibi BSG'yi ozluyorum bu arada. Oturup bastan sona tekrar izleyesim var :)

Persephone said...

Tam olarak hangisinden bahsettiğini bilmemekle birlikte Tina Fey'in Sarah Palin skeçlerini biliyorum, çok başarılı kesinlikle :D

Evet, BSG özletir kendisini. Siz izlerken ben de oturup baştan izledim hepsini, geçti şimdilik benimki :)