Tuesday, September 14, 2010

Feeling Good

And I'm feeling good. Hakikaten öyle. Kendimi çok iyi hissediyorum bugün, uzun zamandır ilk defa hatta. Onu da gelip burada paylaşayım istedim.

Önce sabah tenis dersi vardı, ayıptır söylemesi, I kick ass!!! Hayatımda hiç oynanamıştım daha önce, çok istemiştim, hep ayarlamaya çalışmıştım da olmamıştı. Meğer doğal yeteneğim varmış ayol. :P Hocayla birebir yaptığımız her rally ve valley'de "beautiful!" "very nice" diyip durdu, götüm nasıl kalktı, anlatamam. Arkadaş da edindim üzerine. Bu FIT kızları bir tuhaf, gerçi tuhaf da sayılmazlar, artık hepsi senior olmuş, mezuniyet derdinde, arkadaş ortamını, grubunu kurmuş, yenisine ihtiyaç duymayan insanlar. Haliyle 3. hafta oldu, gülümseşmekten öteye gidemedim kimseyle. Ders bitince basıp gidiyorlar çünkü. Çoğu derste de ara yok, blok yapıp bitiriyorlar. Neyse işte, teniste hocayla birebir oynamak için sıra vardı, sıram geçti, koşarak sıranın arkasına geçtim işte. Önümdeki çocuk raketini kaldırarak 'You kicked ass! high five! or racquet, whatever' dedi çaktırdık raketleri. Ve ilk defa bir FIT öğrencisiyle beş kelimeden fazlasını telafuz ettim, bayağı bir muhabbet ettik. Bir de derste yetenekli olduğumu keşfettikçe ekstra mutlu çıktım dersten. Sonra üstümü değiştirip kotumu giyerken her zamankinden biraz da olsa daha bol olduğunu da fark etmem katmerledi mutluluğumu. 

Ardından Finishing dersinde, hoca bir ara boş bıraktı bilgisayar ve projektörü ayarlamak için, yanımda 4-5 kız True Blood finalini tartışıyorlardı, atladım haliyle, ingilizce bir şekilde dizi tartışmak da ekstra sevindirik etti. Sonra yanımdaki bilgisayarında çanta alışverişi yapıyordu internetten, güzel online shopping sitesi var mı bildiğin diye sordum, bir sürü davetiye gönderdi bir sürü site için. Bu kısım maddi açıdan kötü oldu biraz, zira siteye girince kendimden geçtim. :P 

Akşam da nihayet Ennoia'nın aylardır başımın etini yediği teslimat işini hallettim, sorunsuz bir şekilde emanetleri aracı kişiye teslim ettim, üzerimden büyük yük kalktı. Buluşmayı Times'da yapmıştık, Times'da da Forever 21 açıldığını görmüştüm ama hiç girmemiştim. Forever 21, bilmeyen varsa, şahane bir yer. 5-10-15 dolara şahane t-shirtler, gömlekler, pantolonlar, kazaklar alabiliyorsun. Öyle çirkin falan da değil, gayet hoş şeyler. H&M bir, Forever 21 iki, Loft da üçtür zaten nazarımda. Çok güzelmiş Times mağazası, kendimden geçtim, ucuz ucuz bir sürü şey aldım. 

Tam kasa kuyruğunda da ödemeyi yaparken benden önceki adamın telefonunu unuttuğunu gördüm, etrafıma bakındım ama göremedim adamı, kasiyere teslim ettim. Mağazadan çıkınca metroya doğru koşarken (saat gece 12ye geliyordu ve benim hala yapmam gereken ödev vardı) tam istasyona girecekken caddenin karşısında, adamı gördüm, delicesine çantasını karıştırıyordu yüzünde endişeli bir ifadeyle. Karşıya geçmesi çok uzun süreceği halde kendim aynı durumda olsam ne kötü hissederdim onu düşündüm ve geçtim, adama telefonunun yerini söyledim. Adamın minnettarlığı kendimi daha da iyi hissettirdi.

Metroda 'off akşam yemeği de yemedim, çok açık, yemek yok, param yok, ne yesem' diye hayıflanırken sevgili ev arkadaşımdan gelen 'tavuk ayırdım sana dolapta' mesajı büyük sevgiyle doldurdu içimi, buradan kendisine sevgiler, saygılar. :P 

Kısacası, bugün güzel bir gündü. Yazdıklarımı şöyle bir okuyunca ne kadar mal, ne kadar ufak şeylerden mutlu olmuşum lan falan demedim değil, ama küçük şeylerden mutlu olan neslin çocuklarıyız biz, tamam mı! :P 

En çok My Brightest Diamond versiyonunu seviyorum, ama onu paylaştım, derhal Muse'u veriyoruz buradan.



PS: Bu post'u gece uykulu uykulu yayınladım sanıyordum, ama ekranı indirivermişim, şimdi yayınlıyorum, siz dün yazıldı varsayın. Hatta tarihi de değiştireyim.

3 comments:

ericaneptem said...

Küçük de olsalar böyle hoş raslantılar başımıza sık gelmiyor,mutlu olabilirsin yani,normaldir :P

Persephone said...

di mi, bir anormallik yok, güzel :P

Fuckenstein said...

Anlamsız yazdıkların deli. Hayat kuruyorsun orada. her adımını okumak inan zevk :)