Friday, April 30, 2010

The Age of the Understatement

Ayın Albümü

Eğer şu albümün tanıtımını yapmazsam burada, ayıp bana. Çünkü bu kadar uzun süre bıkmadan tekrar tekrar dinlediğim, hemen her şarkısına bayıldığım çok az albüm var arşivimde. Bu da onlardan biri.

Grubumuz the Last Shadow Puppets; Arctic Monkeys'den sevdiğimiz Alex Turner'la (aksanını yerim!), The Rascals'dan pek tanımadığımız Miles Kane'in bir yan projesi. İkisi de 86'lı (oha!) ve birbirlerinin ses ikizi olan bu iki şahıs, bir konserde tanışmışlar ve müzik zevklerinin benzeştiğini görmüşler. Haydi gel, kendi gruplarımızla yapamayacağımız bir albüm yapalım demişler. İyi ki de demişler, evet.
solda: Miles Kane, sağda: Alex'im Turner'ım

Tür olarak allmusic ve last.fm indie rock olduğunu söylüyor, doğrudur. Ama bildiğimiz indie rock değil bu, valla. Böyle sanki 60'lı yıllarda çıkmışlar sanırsınız bu 80'li yılların sonlarında doğmuş iki veledi.  

Şimdi öyle kallavi müzik eleştirmeniymiş taklidi yaparak tek tek grubun ve albümün soundu konusunda çok biliyormuş gibi yorumlar yapamayacağım, açıp dinleyin işte, nasıl bir şey kendiniz karar verin. Ama şarkılar konusunda tek tek yorum yapıcam, öyle istiyorum.

1. The Age of the Understatement
Bir albüm ancak böyle gaz başlayabilirdi. Benim albümü ve kendilerini keşfediş şarkım olmakla beraber, uzun süre dinlediğim tek şarkı ve albümdeki en sevdiğim üçüncü şarkıdır kendileri (aslında birinciydi, ama bütün albümü hatmedince tahtını elinden aldım acımadan). Böyle ata binip seferlere çıkma arzusu doğuruyor içimde, pek bir eğlenceli, gaza getirici bişey. Dinlettirdiğim 10 kişiden 8'i tarafından Muse'un Knights of Cydonia'sına benzetilmesi ve geri kalan 2 kişinin de Muse nedir bilmemesi, grubun şarkıyı yazarken etkilendiği şarkıyı ele veriyor. Ama ikisi de çok güzel, hatta seçmek zorunda kalırsam Age of the Understatement'ı seçerdim. Ayrıca aksanına kurban Alex Turner'cığım, o nasıl seduction demektir! Böylesine seduce edici bir seduction telafuzu olamaz sayın seyirciler.. Eriyorum her duyuşumda resmen, içimdeki ergen kendini ortaya çıkarıyor. Gerçi albüme bu şarkının adını vermek ne kadar doğru bir karardı bilmiyorum, çünkü genele bakıldığında diğer şarkılar pek buna benzemiyor ve albüme ismini verdiğini görünce de insan bütün albümden bu ayarda şarkılar bekliyor. Ama olsun yine de seviyoruz. 

2. Standing Next to Me 
Albümün en kısa şarkısı olmasından dolayı loopta dinlenmesi gereken bir şarkı, aksi takdirde tadına doyulmuyor. Aynı zamanda iTunes'un Age of'tan sonra pat diye buna geçivermesi nedeniyle ikinci keşfettiğim şarkıdır da. Neden bilmiyorum, inanılmaz derecede Beatles şarkılarını hatırlatıyor bana, sonra klibini de izledim ve baktım ulan kendileri de sanırsın bir Paul McCartney, bir John Lennon. Saç kesimleri, duruşlari tipleri falan... Albümün neşeli şarkılarından.

3. Calm Like You
Yine kısacık, yine hiçbir şekilde yetmeyen bir şarkı. Geç keşfettim, ama keşfettiğimden beri hala bırakamadım, bayılıyoruz buna da. Vokaller açısından en iyisi bu sanırım, pek temiz. "Now i am craving heartbreak while you're making your demands" diye dolandım bir süre. Albümün en sevdiğim şarkılarından numero dört kendisine gitmekte.

4. Separate and Ever Deadly
Daha da geç keşfettiğim, ama Calm Like You kadar olmasa da yine de pek sevdiğim bir şarkı da bu. Albümün gaz şarkılarından biri olup, Alex'çiğimin (Miles da olabilir, emin değilim, ayırt edemiyorum seslerini) en bir hırsla, sertçe söylediği şarkı kendisi. "Can't you see i'm the ghost in the wrong coat biting butter and crumbs" derken bayağı sinirli. Eşlik etmesi zevkli ama şarkıya.

5. The Chamber
En ısınamadığım ve hatta 1 hafta öncesine kadar hiç dinlemediğim bir şarkı. Gerçi dinleyince fena değilmiş dedim, artık atlamıyorum albümü baştan sona dinlerken.

6. Only the Truth
Başındaki kısım yüzünden inanılmaz itici geliyordu ve şarkıyı hiç dinlemeden atlıyordum hemen albümün en sevdiğim şarkısı numero bire. Büyük hataymış meğersem, gene bir iki hafta önce falan fark ettim bunu. Age of the Understatement tadında gaz şarkılardan biriymiş, sanırım albümde altyapı olsun, kullanılan enstrumanlar olsun ona en çok benzeyen şarkı.
 
7. My Mistakes Were Made For You
Ve işte o şarkı. Aslında adından bile anlamanız lazım direk koşarak uzaklaşmanız gerektiğini; vazgeçtirmiyor kendinden allahsız şarkı.  Albümde çalmaya başlayınca hemen her seferinde hemen loop'a aldıran iki şarkıdan öteki (diğeri de Meeting Place). "Innocence and arrogance entwined in the filthiest of minds" diyor ya Alex, bitiyorum o an. Ne güzel şarkı sözleridir, ne güzel vokaldir, ne güzel melodidir! Şarkının atmosferi var kendine has: yağmurlu hava, sabahın erken saatleri, sahil kenarı. Bir 'dönüş' hissi uyandırıyor bende, herşey olup bitmiş, dönüyorsun artık, sonrasında hissettiklerinin arka planında çalan şey işte. Çok güzel. Dinlerken albümde hemen 'en sevdiğim' oluveriyor ama aslında o ünvanı almak için Meeting Place'le kıran kırana savaşması gerekiyor çünkü Meeting Place çalınca da en sevdiğim o oluyor.
 
8. Black Plant
Pek muhterem şarkılardan bir tanesi daha. Gereken değer verilmiyor hatta yeterince bu şarkıya. Günlerce why would you say sorry? diye gezdiğimi bilirim. Aksanlarını en çok belli ettikleri şarkılardan biri ayrıca, gut peypı kuts from dı luv letıs derken ne sevimlisin sen Alex diye yanaklarını sıkasım geliyor. Albümdeki en uzun da şarkı (4 dk), doya doya dinliyoruz. Kısacası severiz, bayılırız itinayla.
 
9. I Don't Like You Anymore
Sanırım, Alex'in Arctic Monkeys'e en çok kaydığı şarkı bu. Yavaş başlayıp birden hızlanması falan, kullanılan enstrumanlar bana maymunların şarkılarını hatırlattı şahsen. Gayet güzel, albümün eli yüzü düzgün şarkılarından.
 
10. In My Room
Albümde filler şarkı varsa, benim için o da budur. Gene shuffle'da falan karşıma çıkınca, ay bu ne be diyip değiştirmiyorum ama albümde en az dinlediğim, en ısınamadığım şarkıdır. O yüzden yapacak pek bir yorumum da yok.
 
11. Meeting Place
Adını görünce bile mutlu oluyorum, o derece sağlam bir yer yaptı hayatımda. Albümde en uzun ikinci şarkı (3:56) ama en kısa sürüyormuş gibi hissettiren şarkı da bu. Bitiveriyor! Sözleri, melodisi, vokalleri falan müthiş, müthiş. Yukarıda da yazdığım gibi, dinlediğim zaman 'en sevdiğimsin!' şeklinde saf ve temiz duygularla doluyor içim ama objektif baktığımda birinciliği My Mistakes Were Made For You'ya veriyorum. Meeting Place de fahri birinci ama. Çok güzel bir albüm kapanış şarkısı olabilirmiş ayrıca, sevgili kuklalar bu fırsatı ellerinin tersiyle itmiş.
As she turned into the night, all he has was the words,
I'm sorry i met you, darling,
I'm sorry i left you.
diyeceğim sadece.

12. The Time Has Come Again
Albümdeki sanırım en gereksiz şarkı. Yani kötü diyemiyorum, kendine has, hoş bir şarkı, ama fazla hissettiriyor Meeting Place'den sonra çalınca. Hani koymayacaklarmış da, son anda 'yazık günah, yaptık dursun albümde' diyerek eklemişler gibi hissediyorum. Araya bir yere koysalarmış sevebilirdim yani şarkıyı, o derece.  
 
Not: Her şarkıyı ilgili kısımlarda paylaşacağım ki orada olduğunu bildiğim üşengeç bireyler, sırf ilgili sitelere gitmeye üşendikleri için bu güzel müziklerden mahrum kalmasınlar. Ancak, internetim olmadığından ve Starbucks'ın internetinden girdiğim için Grooveshark saç baş yoldurtacak kadar yavaş. En kısa zamanda gelmesini umduğum internetime kavuşunca sizleri de sevindireceğim. Ama beni beklemeyin derim ben, yavrucuklarım, rapidshare ve torrent ortamlarına koşup indirin hemen albümü bence.

No comments: