Tuesday, September 15, 2009

Know Your Onion!

Gecen gunku - ee.. siz diyin hormon patlamasi ben diyim duygusal depresif disavurum - seyden sonra daha az bunalim kokulu ama cok da fazla cocuklar gibi sen olmayan bir yaziyla yine buradayim. Icimi nes'eyle dolduracak bir sey bulamadim henuz. Olmadi da bir sey keza. Okul acilsin hele de bakim.

Blogu actigimdan beri tema bulup yukliycem diye kendime soz veriyordum ama hep erteliyordum, gecen gun sonunda boyle bir suru site buldum, bir kac tema indirdim ama onlari yukleyeyim diye eski temada yaptigim seyler gitti, simdi de yeni koydugum temalari duzenleyemiyorum. Mesela su undefined olayi nedir abilerim ablalarim, bilen varsa aydinlatsin beni. Kaldiramadim bir turlu ki nasil kaldiracagimi da cozemedim zaten. Her koydugum temada boyle bir de, o nedenle onu cozene kadar tam olarak bir temada karar kilmayacagim. Dursun simdilik de bu. Zaten playlist.com Turkiye'yi yasaklamis sagolsun. E hakli tabii adamlar da bize yazik, di mi. Imeem diye bir olay varmis, ona bakindim azcik, iTunes listesini direk kopyalayabiliyormus, onu seyetcem. 'Aman tanrim benim muziklerimi dinlemelisiniz illa!' derdi degil tabii benim, anliyorsunuzdur umarim, surekli baska bilgisayar kullanma durumunda olabiliyorum, kendi muziklerini ariyor insan. :P Benim gibi muzik bagimlisi bir insan degilseniz anlamazsiniz tabii de olsun.

Ders programim da sacmalamis, moralim de ona bozuk. Gerizekali ust siniflardan salagin teki, kaldigi dersleri temizlemek icin gelmis ve ders saatlerine sicmis, cok afedersiniz. Ders programi ilk aciklandiginda sadece 2 gunum doluydu, simdi 4 gune yayilmis sagolsunlar. Yine merhaba sevgili devamsizlik ve bye bye rahat rahat calisma hayalleri! Bu sene soz vermistim kendime her derse gitcem diye ama bu allahin unuttugu yerden okula bir bucuk saatlik ders icin gitmek bilmiyorum nasil olcak. Ayrica simdi calismak cok zor olcak. Ve calismak zorundayim, tamam, ama simdi sacma olcak bayagi, ordan oraya kosturmak zorunda kalcam ve sanirim haftasonum da yalan olcak. Ne guzel di miiii.

Tekrar kitap okuma gunlerime donmek istiyorum. Diziler, filmler guzel ama hayatima girdiklerinden beri kitap okumak cok zor geliyor. Elimdeki yarim kalan dizileri bitirdim gecen gun, yeni bir seye baslamadan, kendimi kitaplara vereyim dedim. Gerci gecen haftalarda bir haftada 9 adet kitap bitirmisligim var ama onu ayri tutuyorum. Blackberry'me mobipocket diye bir ebook okuma application'i indirmistim ve inanilmaz da rahat okunuyor, oyle okumustum. Gene oyle okumaya devam et diyenleriniz olabilir belki ama kitapligimda okunmayi bekleyen bir suru kitap var. Bitirdigim o 9 kitaba gelirsek, Sookie Stackhouse serisiydi. True Blood dizisinin kitap hali. Ama coook daha iyisi. Dizide Sookie karakteri ne kadar salak ve katlanilmazsa, kitaptaki Sookie o kadar okumasi eglenceli ve sevilesi. Tabii bir de kitapta konular mantikli bir duzlemde ilerliyor, yasananlar ve anlatilanlar daha bir oturakli, birbirini tutuyor. Dizide birinci sezonda ne soyledilerse ikinci sezonda tam aksini soyleyebiliyorlar mesela. Bir de sookie'den baska dizide Eric ve Queen fiyaskolari var tabii. Nedense Eric'i evil, Queen'i de simarik vampir gossip girl gibi gostermeyi tercih etmisler. Ah Eric! :P Uzuuuun zamandir fictional bir karaktere boyle asik oldugumu hatirlamiyorum. :P Diziyi izleyenler bilirler, kanini icmis kadar oldum kendisinin. Litrelerce. Ruyalarima falan giriyor, yok boyle bir sey. Yarildigim bir ruyayi anlatmam lazim, kitapta Eric'in sahip oldugu bar icin cikardigi merchandise'lardan birisi de nude takvim. Kendisi de Mr. January. :P Kitapta sookie'ye de veriyor falan iste, tam oralari okurken uyuyakalmisim. Ruyamda ben sookie'ymisim, aksam eric gelcekmis eve, takvimin de arkasindaki kopcasi kopmus duvara asamiyormusum, agliyorum oyle uzuntuden. Ah eric'in kalbi kirilcak falan diye nasil uzuluyorum! Uyandigimda bayagi yarildim tabii de uyanirken boyle kalbimin sizladigini hatirliyorum. :P Bir diger Sookie ruyamsa, ben benim gene sookie degilim ama sookie'nin hayatini yasiyorum sanirim emin degilim. Pam'le yakiniz bayagi, ben de ona yakiniyorum boyle iste saclarim boya tutmuyor bir turlu falan diye. Sonra o diyor, kizil istiyorsan mukemmel boyayi biliyorum ben. Boyaya biraz vampir kani karistirinca mukemmel tutuyormus ve cok guzel bir ton elde ediyormussun. Ruyamda oturup sacimi boyadik. :P Uyanip da tuvaletteki aynada sac diplerimin hala boyanmamis bir sekilde oldugunu gorunce sasirdim boyle, gercekten saclarimin boyanmis olmasini bekledim uyaninca ne alakaysa. :P Neyse bir kenara atalim sukileri.

Simdi yaz basinda bir ara yarim biraktigim Sirius'tan Gelen Kurbaga'ya tekrar basladim. Bu sefer sardi bayagi, sanirim bitecek. (Bu arada orjinal ismi kitabin, Half Asleep in Frog Pajamas'mis, cok daha guzelmis, nasil boyle cevirmisler akil sir erdiremedim. Gerci konuyla cok alakasiz degil ama orjinal adi daha eglenceli kesinlikle.) Bu bittikten sonra da gene yazin bir ara baslayip yari biraktigim Fountainhead'i bitiririm. Utanc verici, biliyorum. O kadar hevesle aliyorum kitaplari, ama diziler agir basiyor her seferinde. Daha kolay tabii. Normalde benim cok gelismis bir hayalgucum vardir, okudugum kitaplar kafamda aslinda birer film olarak doner, oyunculari bile secerim (hatta oyle ki bazen emin olamiyorum bazi sahneler kitapta gecen bolumler mi yoksa bir film sahnesi mi). Ama diziler beni bu tembelige alistirdi iste, onlari izlerken kafa yormaya gerek kalmiyor ne de olsa, senin yerine dusunulmus, hayali kurulmus seyler. Bir an once kendi sahnelerimi kendimin cektigi gunlere geri donmem lazim. Ayrica zaten her seyi gectim, kendi cahilligimden de utanmaya basladim, okumadigim o kadar cok kitap var ki! Gene ortalama bir universite ogrencisine gore fazla kitap okumus sayilabilirim ama beni tatmin etmiyor ne yazik ki. Ama iste kendi kendime engel oluyorum bu konuda. Neyse, yeni diziye baslamama karari aldim kitap bitene kadar. Ne kadar surcek bakalim.

Her ne kadar boktan bir ders programim olsa da okul baslasin artik. Ne olcaksa o zaman olcak cunku. Bir an once de bu sene bitsin zaten. Y. anlattikca new york'ta yeni ev arkadasiyla yaptiklarini kiskancliktan catliyorum! Hatun bir gunlugune Boston'a gidip yolda alakasiz bir sekilde Harvard'li birisiyle tanisip yemege cikabilme sansina sahipken benim sansima anca orta yasli kel managerlar duser. Evet, olan bir sey bu arada bu. Anlatmam lazim! New York'tayken fotograf makinam bir ara bayagi sapitti, delirtiyordu ikimizi de. Bir gun ciktim fifth'e hem dedim derdi neymis sorarim, hem de yapilmayacak bir haldeyse yenilerinin fiyatlarina bakarim. Iste Best Buy'a falan baktim, kucuk elektronikcilere sordum falan sonra da Computer Hardware dukkanina girdim. Iste sordum once fiyatlari, sonra da bunun derdi nedir anlar misiniz dedim, iste manager'i cagirdilar onlar da. Adam inceledi inceledi, dedi ki ayari bozulmus bunun, yenisini almana gerek yok, iyi makina gayet bu falan dedi, oynadi duzeltti. Sonra da kaldirdi fotografimi cekti pat diye, calistigini gostermek icin falan. Sonra resmen bakip "hey, that's cute." dedi. (Resim de cute mute degildi bu arada, yuzumu gozumde patlayan flash nedeniyle burusturmusum, bir elim de cekme dercesine havada falan.) Sonra da, let's see, onceki fotograflari nasil cekiyormus ki falan diyip bir onceki resme basti. Bir onceki resim de, yurt odamizin resmiydi, bir gece once falan mi ne icmistik, philly'ye gittigimiz gun muydu, camasir gunu muydu su an tam hatirlamiyorum, oda cilginlarcasina daginikti, herhalde en daginik hali budur, daha fazla dagilamaz diyip resmini cekmistik. Koyarim belki resmi buraya da :P Neyse, adam onu gordukten sonraki konusmalari aktariyorum.

"Is that you room?"
"Yeaaah, you probably shouldn't have seen that." ( orta yasli kel herifin elinden kamera alinir)
"Now, I definetely don't wanna have your number."
"Oooookay, what do I need to pay for this?" (kamera gosterilerek)
"No, it was nothing, please. I was kidding, I'd like to have your number. (adam cebindeki iPhone'a uzanir) Oh, what's that, uh oh, whaa, hey, is that an invitation to a BBQ party for tonight?! (ekrana bakip sasirma taklidi yapar ve bana gosterir) I think it is! What do you say? We'll grab a couple of drinks and see what happens." (see what happens!!! neyi gorcen laaaaan!!!)
"Yeaaaaah, I think I'm busy tonight. Thanks for the invite, though"
"How about tomorrow, then? I know great place where we can drink some of your delicious Turkish Coffee."
"I don't think so, no."
"You sure? You don't know what you're missing..."
"I'll be okay. (kapiya dogru yurunmeye baslanir) Thanks for fixing the camera. Have a good day." (kosarak uzaklasilir.)

Gerci ayni gun gene Borders'taki israilli inanilmaz sevimli Idan isimli bi kasiyerle muhabbeti kurmustum, o da numaramis istemis, ben de seve seve vermistim ama ertesi gun telefonumu kaybetmek gibi sahane bir islemde bulundum. Benim kismetim bu iste.

O degil de yemek isinde bayagi bir uzmanlasmaya basladim, inanamazsiniz. Oruc tutmasam da babamlar falan tuttugu ve tam da iftara eve geldikleri icin, iftar sofrasini ben hazirliyordum her gun. Genelde fazla ugrasmayip aksamdan kalma yemekleri falan pisiriyordum. Persembe gunu mu ne, erken kalkmistim, canim bayagi bir sikilmisti, yemek yapayim dedim. Evde her zamanki gibi bir suru eksik malzeme vardi (Annem sagolsun, spor salonunda eksik malzeme varsa gidip almaktansa evden goturmeyi tercih ettigi icin, boyle sacma sapan aslinda oldugunu sandigim seyler falan yok olabiliyor bir gun icinde.) Ama oturdum inventory cikardim elimdekilerin, sonra da tarifleri falan inceledim, mercimek yemegi ve pilav yapabilecek kapasitedeydi elimdekilerle. Amerikadayken sogan kiyma islemlerini ben beceremezdim, hep yasemin ypardi sagolsun, ilk defa denedim ve inanamazsiniz, bir guzel kiydim, kendime bile sasirdim. :P Boyle ince ince, muntazam. Sevmem ben cunku sogan, yemek piserken mumkunse erisin derdindeyimdir, bayagi ugrastim o yuzden. Ay bir guzel oldu yemek ama sonunda, inanamazsiniz. Pilav da tane tane oldu, perfection'di tam olarak. Tavuk da kizarttim yanina, sos falan yaptim onlarin da uzerine. Tabii annem gorunce yemekleri utanc verici tepkilerde bulundu ama olsun, degdi. :P Bugun de zaten bayram temizligi yaptik annemle. Bakin gorun ne hamaratim. Analar kiz dogursun! (annemin tepkilerinden biriydi bu :P) Ahahha allahim, gercekten bos yasiyor olmaliyim, blogumda anlatacak sey olarak bunlari buluyorsam. Amaaan bana ne. Yazarken can sikintim geciyor, onemli olan da o. :P

O degil de icmek istiyorum! Ozledim! Neyse haftaya bayramdan sonra calismalara basliyorum insalla.

Simdi de gidip kitap okuyayim bari. Okuycam. Gercekten!

No comments: