Sunday, May 23, 2010

Fix You


House'un sezon finalleri şaşırtmak ve hayran bırakmak konusunda asla başarısız olmadı ve 6. sezon finali de istisna değildi. Evet, bir House's Head/Wilson's Heart gibi değildi ama çok başarılıydı yine de. 43 dakikanın 40 dakikasında ne kadar ağzımıza sıçtılarsa son üç dakidasında da o derece mesut ettiler. Kalkıp oynayacaktım, o derece. Bu kadar mutlu bir final de House için bir ilk zaten. 

İzlemeyenler için aşırı spoiler içermekte tabii. 

Bu sezon çok farklı bir House vardı karşımızda. Eskisinden daha yumuşak, daha uyumlu. Eskiden umurunda olmayan şeylerin - yalnız kalmak, sevilmemek - etkilemeye başladığı, üzmeye başladığı bir House. Bunu kimileri, bu tip davranışlar ve özlemler House'un karakterine uymadığı için dizinin yavaş yavaş kötüleşmeye başladığı olarak yorumluyor. Ama aksine, çok harika bir karakter gelişimi izliyoruz. 6 sene boyunca öyle şeyler yaşadı, öyle şeyler gördü ki değişmemesi saçma olurdu. Elbette o da değişti. Her ne kadar kendisi bile insanların değişeceğine inanmasa da. 

Finalden önceki bölümü de finalle bir bütün olarak görmek lazım aslında. Baggage bölümündeki terapi seansıyla House'un halet-i ruhiyesine derinlemesine iniyoruz, finalde de sonuçlarını görüyoruz çünkü. Mayfield'dan döndükten sonra neden yumuşak, neden herkese karşı iyi olduğunu da bu bölümde görüyoruz: doktorun dediklerini yapıyormuş sadece. Bölümdeki diğer karakter analizleri, doktorla konuşmaları, hastanın kocasıyla House'un kendini özdeşleştirmesi falan yine çok iyiydi. 

Ayrıca Wilson'a gıcık olmayan var mıdır acaba? 4'ün finalinde de uyuz olmuştum, ama o zaman hadi sevdiceği öldü diye sesimi çıkarmamıştım, bu kadar satılmaz bir insan!

Finaldeki göçük sahneleri falan klostrofobim olmamasına rağmen ne biçim tırstırdı. Hele o delikten aşağı giderken korku filmlerinde açmaması gereken kapıları açan salak kızlara bağıran teyzeler gibiydim, nasıl diken üstündeydim kafasına devrilcek bişeyler diye. Zaten bölüm başında görmüşüz Vicodin'leri, dedim aha, gidiyor! Bu arada kadın bastonunu tuttuğunda House'un verdiği tepki hayatımda bir filmde gördüğüm en gerçekçi tepkilerdendi. :D 

Tabii bir de Cuddy'nin House'a 'I don't love you' ile başlayan konuşması var. Bana bile ne biçim koydu, etmediğim küfür kalmadı, tabii ki bir wake up call olacaktı bu House için. Kadın öldükten sonra House'un ambulanstaki hali de aynı derece kötüydü. 

'That's the point! I did everything right. She died anyway. Why the hell do you think that would make me feel any better?' konuşmasından ve aynayı kırıp Vicodin'leri eline aldıktan sonra başka bir şey beklemiyor insan. Terapiye inancını yitirmiş, herkes hayatını sürdürürken ve kendisi her şeyi doğru yaptığı halde yine de miserable olmaya devam ediyorsa ne anlamı vardı ki? Kadının ölümü o yüzden bu kadar etkiledi zaten, koca bir sene boyunca doktorunun dediklerini yaptı ve işe yaramadı. Wilson'a iyi bir arkadaş oldu, sonunda evden kovuldu. Cuddy'ye iyi davrandı ama Cuddy nişanlandı. En sonunda da bir anlamda kendisini hatırlatan hastası, her şeyi yapmasına, hiçbir hata yapmamasına rağmen yine de öldü. Son damla oldu o da. Eh, ben olsam daha beterini yapardım herhalde. 

Haliyle Cuddy geldiğinde House'tan daha da sevindim. Gerçi bir an düşündüm halisünasyon olduğunu, ama iki kere yapmazlar herhalde aynı şeyi dedim. Ki sonra kendisi de değindi konuya. Ama neticede sonunda sezonlardır istediğimiz şeyi elde ettik. House da öyle. 

Öbür sezonda House ve Cuddy ilişkisini eğlenceli bir şekilde yansıtıcaklarmış ekrana, işin komedi kısmı onlar olcakmış. 13'ün de artık Huntington's yakasına dayandı, bir ara onu da öldürürler. Onun da hastalığıyla ilgili önceki bölümlerdeki küçük detaylar, belirtiler falan çok iyiydi. Herkesin yakalayamacağı, göze sokulmayan, ama House'un da gözünden kaçmayan küçük detaylar. Bu yüzden seviyoruz zaten bu diziyi. 

Bir de Hugh Laurie için tabii ki. Bölümün bu kadar etkileyici olmasının en büyük etkenlerinden birisi kendisi. Oynamıyor, yaşıyor her sahneyi. House'un acılarını, hislerini, psikolojisini mimikleriyle, hareketleriyle, ifadeleriyle, tepkileriyle o kadar iyi veriyor ki izlerken aklınızın ucundan bile geçmiyor gerçekte başka bir aksanla konuşan, mutlu falan bir ingiliz olduğu. Hastasıyız. 

7. sezon da Eylül'de geliyormuş. Artık son sezon olsun o da. Her ne kadar Greg House'tan kopmak istemesem de dizinin kalitesinin düşmemesi için buna da katlanırım.

No comments: